Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor'un Konuğu Mutlu Çilingiroğlu

Kalebodur'un 2013 yılından beri “Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor” başlığı altında düzenlediği söyleşi serisinin bu ayki konuğu Mutlu Çilingiroğlu'ydu. Celal Abdi Güzer'in gerçekleştirdiği söyleşide Mutlu Çilingiroğlu'nun mimarlık geçmişindeki dönemler üzerine konuşuldu.

Söyleşinin kısa özetini aşağıda bulabilirsiniz. Tamamını ise buradan izleyebilirsiniz.

Celal Abdi Güzer: Mimarlığınızda dört dönem var gibi: mezun olduktan sonra 5-6 sene abiniz Günay Çilingiroğlu ile çalışmanız, yurtdışına gidip çalışmanız, dönüşte Adnan Kazmaoğlu ile ortaklığınız ve 2000 yılından beri tek başınıza çalışmanız. Hemen her mimarın böyle süreçler oluyor. Bu süreçlere dair deneyimleriniz nasıl? Günay Çilingiroğlu'nun mesela öncü bir yanı vardı. Siz nasıl görüyorsunuz?

Mutlu Çilingiroğlu: Katılıyorum, mimarlıkla yatıp kalktı. Bu tanımladığınız dört farklı dönemde herkesle çok güzel çalıştık. Abimden çok şey öğrendim. Abimin o dönem popüler olması bir sonraki gelen için bazen pozitif bir imkan bazen de önünüzü tıkayan bir şey olarak okunabilirdi. Tüm o dönemler benim için önemliydi. Adnan'la çalışmamızsa çok huzurluydu, hiç kavga etmedik. Biz birbirimizi pozitif enerjiye ittik. Sonra geldiğimiz noktada artık bireysel çalışmaya karar verdik. Ortaklığın en önemli tarafı bir işi birlikte yürütebilmekte tabi. Biz iki büroyduk. Çünkü projeye yaklaşım şeklimiz ve sonucu baştan görme tarzımız başkaydı. Böyle bir modelde araya sokulan herhangi bir şey işi aksatır. Biz Adnan'la hayata ilk atılırken yalnızlık hissini yaşamamak üzere ortaklık kurduk. Birbirimizden bunu öğrendik. Bu şekilde ikimizin de ayakları yere bastı.

Celal Abdi Güzer: Ortaklığınız bitince kendinizde bir özgürleşme sezdiniz mi? Radikal bir kopuş oldu mu?

Mutlu Çilingiroğlu: Tabi daha özgür hissettim. Bana ait olan şeyleri daha iyi deşifre etmeyi içgüdüsel olarak talep edebildim. Üretilen şeyin mimari kimliğinde ben varım yani. Bizim kuşağın mesleğe bakışında “sadakat” vardır, tasarımı yapmayan mimar projenin sahibi olamaz.

Celal Abdi Güzer: Tabi o zamandan bu zamana kent değişti, İstanbul’un nüfusu değişti. Kent tanımı değişti. Yapı yapılan yerler değişti.

Mutlu Çilingiroğlu: Bu romantik bir yaklaşım. Teknolojiye ayak uydurup ona göre bir üretim yapılacak. Orta sınıf bir ülkenin mimarları olarak dünyaya bir fikir iletemiyoruz.

Celal Abdi Güzer: Bugün dünyada böyle bir söz var mı peki?

Mutlu Çilingiroğlu: En azından bugün peşinden koştuğumuz Batı ekolü var. Kopya çekmeyi de çok iyi beceriyoruz, kopya da beceri ister ama İstanbulda mutlu değiliz.

Celal Abdi Güzer: Tersten gidip şunu da demek mümkün. “Biz” diye tanımladığımız kesim aslında hiçbir zaman var olan ya da tanımlı olan bir kesim değil.

Mutlu Çilingiroğlu: Hayır öyle bir kesim var.

Celal Abdi Güzer: Daha tutkuyla bunu yapanlar var.

Mutlu Çilingiroğlu: Var ama yeterli değil.

Celal Abdi Güzer: İyi ve nitelikli bir çevrenin garantisi de değil sonuçta mimarın da elindekiler sınırlı. Gençlere söylemiş olmak istediğiniz ne var?

Mutlu Çilingiroğlu: Bence insanlar önce aşık olmalı. Hem mesleğe hem hayata. Ve gençlere karşı olan sorumluluğumuzu da bilmemiz gerek.

Celal Abdi Güzer: Çok tutkulu bir genç kesim de var.

Mutlu Çilingiroğlu: Evet katılıyorum. Hangi altyapı bu durumu besliyorsa çok iyi.

Bu Ayın Bülteninden