Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Aboutblank ekibinden Erhan Vural, Hasan Sıtkı Gümüşsoy, Ozan Özdilek ve Osman Mürsel Ural ile güncel üretim halleri ve ofis işleyişi hakkında sohbet ettik.

Güzin Öztok: Tasarım-üretim modelinden, işleri nasıl paylaştığınızdan bahseder misiniz?

Erhan Vural: Bu yapıyı öğrenciyken oluşturduğumuz için bir ofis hiyerarşimiz yok; yani “herkes her işi yapar” vaziyetinin ofise yansımış hali mevcut diyebilirim. Aramıza yeni katılan arkadaşlarımızla da bunu kurmaya çalışıyoruz. Patron-çalışan ilişkisinden ziyade herkesin söz söyleyebildiği, üretim amaçlı bir sistem olmasını hedefliyoruz. Kimin sözü üretime daha yakınsa onun fikriyle devam etmeye karar veriyoruz.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Yatay hiyerarşiyi korumaya çalışıyoruz. Önemli olan bir üretim ortaya koymak. O an kimin fikri en kuvvetliyse öne çıkarıyoruz ve onun üzerine herkes bir araya gelip söz söylüyor, üretiyor.

Erhan Vural: Bir mimarlık ofisine mimari tasarım projesi gelir, tasarlanır, geliştirilir ve uygulama projesi ile yapı ortaya çıkar. Ürün çeşitliliği anlamında bakarsanız biz yarışma projeleri de, mimari uygulama projeleri de tabii ki yapıyoruz. Ama aynı zamanda bienallere içerik üretiyor, onların uygulamalarını da yapıyoruz. “Brainblank” isimli bir araştırma geliştirme platformumuz var. Kendimizi kalıplaşmış bir ofis kavramına, alışılagelmiş mimarlık ofisi adı altında sadece mimari uygulama projeleri üreten bir yere koymadık, koymayı da düşünmüyoruz. Haliyle ürün çeşitliliğimiz ve içimizdeki çok seslilik her anlamda bizi besliyor.

Ozan Özdilek: İş geliştirme de yapıyoruz mesela. İşverenlerimizin bazıları ile bu şekilde çalışıyoruz. İşin içindeki tüm aktörleri bir araya getirip hızlı ve akılcı bir iş modeli oluşturmak adına uzlaşma yönetimleri yapmaya ve iş üretmeye çalışıyoruz. Yorucu süreçler oluyor ama o da başka bir dünya. Bu ilişkinin içinde gayrimenkul da var, reklam sektörü de var, maliyet ve kar analizleri var, pazar potansiyeli ve araştırmaları var… Mimarlık ofislerine tüm bunları hazır olarak içeren katı briefler gelir ama biz meselenin her aşamasında yer almaya çalışıyoruz ki bilgi kirliliğine takılmadan doğru sonuca ulaşabilelim.

Güzin Öztok: Araştırma + tasarım ilişkisini nasıl yürütüyorsunuz?

Erhan Vural: Günümüzde araştırmadan ve sonuç ürünün alt metnini, kavramsal altyapısını oluşturmadan tasarlamanın ve üretmenin yeri yok. O yüzden araştırma + tasarım ilişkisi bizim için olmazsa olmaz, bunun nasıl yürütüldüğüne dair özellikle bir cevabımız yok sanırım, biz hep böyle geliştirdik kendimizi ve işlerimizi.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Biz öğrenciliğimizden beri Kuzey Avrupa ve Hollanda ekolleri gibi analitik düşünce sistemini önemsediğimiz için tasarımın en başında bir gazeteci gibi araştırma yapmaya çalışıyoruz. Sadece yönetmelikler, beklentiler ve mimari biçimlenmeyi değil, yaşantıyı da önemsiyoruz. Tasarımımızın nasıl bir kent dokusu ve yaşantı içerisinde var olacağını anlamaya çalışıyoruz. Tasarıma başlarken de bu araştırdığımız analitik verileri diyagramlara çevirdiğimiz, bir nevi somutlaştırmaya çalıştığımız genel bir tutumumuz var.

Ozan Özdilek: Çok sesli bir ekip olmak işin kavramsal altyapısına inmeyi şart koşuyor aslında. Çünkü ekip içinde bile tasarıma dair fikrinizi anlatabilmek, savunabilmek ve ilerletebilmek için araştırma geliştirme yapmanız gerekiyor.

Güzin Öztok: Mimari üretimde “ikna” temel bir güdü mü acaba? Kendi aranızda ikna olsanız da yarışmada örneğin jüriyi ikna etmek var, işvereni ikna etmek var.

Ozan Özdilek: Bence ikna içeriksiz bir şey olabilir bazen, kandırmak gibi; çünkü bilginin dışında da bir şeyle ikna edilebilirsin. Asıl konu iletişim bence, karşı tarafa fikrini doğru aktarabilmek.

Güzin Öztok: Genç mimar olarak ofis yürütmenin zorluklardan bahsetmek ister misiniz? Örneğin mecburen aynı anda pek çok yarışmaya katılmak bir cevap olabilir.

Erhan Vural: Yarışmaya katılmak, yarışma projesi üretmek ve oradan gelir elde etmek gibi bir mecburiyetimiz yok. Mecburiyetten öte öyle bir kültürümüz de yok, olmadı. Fakat şöyle bir mecburiyetten bahsedilebilir; serbest piyasa dinamikleri içerisinde tasarım yaparken zaman zaman çok kısıtlanmış hissediyoruz kendimizi, o zaman biraz özgürleşmek ve farklı bir şeyler söylemek adına bir mecburiyet hissediyoruz ve yarışmalara katılma kararı alıyoruz. Yarışma projelerinin tasarım sürecinde daha inovatif bir süreç geçiriyoruz, çünkü tüm dinamikler kendi ellerimizde oluyor.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Yarışmalara söyleyecek bir sözümüz olduğu zaman giriyoruz. Gün içinde karşılaşamayacağımız bir konuyla karşılaştığımızda katılıyoruz, Beylikdüzü Köprü Yarışması gibi. Bu yarışmada hepimizde bir heyecan vardı, hangi mimari ofisin önüne köprü projesi geliyor ki?

Güzin Öztok: Cemevi yarışmasına da katılmıştınız.

Osman Mürsel Ural: Yarışmalara farklı konularda bilgi birikimi elde edebilmek ve portfolyomuzu geliştirmek için de katılıyoruz aslında. Bu anlamda köprü ve cemevi yarışması nadir örneklerdir mesela.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Bunu halen yapabiliyorken yapmamız gerek. Avrupa’da, Batı ülkelerinde her istediğin yarışmaya giremiyorsun, belli yeterlilikler gerekiyor. Türkiye’ye de bu gelecektir. Ona takılmadan en azından üretebildiğimiz kadar üretmek istiyoruz. Zaten zorunlu olarak yaptığında o işin tadı olmuyor. İlginçtir ki ofise de yapmak istemediğimiz bir iş gelmiyor. Tabi 10 yıllık bir yarışmalar serüvenimiz var, 50 civarında yarışmaya katılmışız, dile kolay. Genç değiliz artık biz.

Güzin Öztok: Genç olmayı reddettiler… Genç mimarların hikayelerini anlattığı konferans vardı birkaç ay önce. Almanya’da 50 yaşına kadar genç mimar sayılıyormuşsunuz.

Erhan Vural: Almanya’daki genç mimar sıfatı muhtemelen iyi bir övgüdür, yaştan bağımsız olması çok doğal. Bizde genç mimar olmanın ikinci bir anlamı daha var maalesef, tecrübesiz olmak. İşini size emanet etmeye cesaret edemeyenler kibarca genç mimar derler ve iş kaybedersin. Bileğinin hakkıyla ilk işini alabilmek genç bir mimar için çok zordur bu yüzden.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Batıda genç mimarlık kavramı devam ediyor ve kapitalizmin bir aracı olarak kullanıyorlar. Bizde genç mimar dendiğinde o mimarın içine sıkıntı basar üzerine yapışır diye.

Osman Mürsel Ural: Dört sene önce Amerika’dan Türkiye’ye geldim. Orada mimar olmak çok uzun sürüyor, dört sene lisans, iki sene yüksek lisans ve ardından birkaç sene stajyerlik yapıyorsun. Ardından bir sınava girmen gerekiyor. Bu sebeple Amerika’da küçük tasarımlar yapan genç ofisler pek olmuyor. Bu nedenle mesela New York’ta farklı gökdelen projeleri için BIG gibi Avrupa ofislerinden tasarımlar istiyorlar; çünkü taze fikirler sunacak ekipler Amerika’da yok ve bunun için Avrupa’ya danışıyorlar.

Güzin Öztok: Ofis dışında neler yapıyorsunuz?

Erhan Vural: Ben bir buçuk senedir davetli öğretim üyesi olarak Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gidiyorum. Mimari tasarım stüdyo yürütücülüğü yapıyorum.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Ben de İTÜ’de mimari tasarım yüksek lisans stüdyo yürütücülüğü yapıyorum. Genel olarak hepimiz akademinin bir parçası olmaya çalışıyoruz, derslere, söyleşilere, seminerlere davet ediliyoruz zaman zaman ve kaçırmamaya özen gösteriyoruz.

Ozan Özdilek: Sinem Serap Duran ile birlikte çalışarak Antalya Mimarlık Bienali’nde video yerleştirmesi yaptık en son. Kendi varoluşunu kendi dilinden anlatan bir gökdelen tasvir ettik. Farklı üretim alanlarına girmek bize iyi geliyor. Brainblank kendi bağımsız işleyişine tam manasıyla kavuşamadı henüz ama zaman zaman onun çatısı altında çalışmalarımızı sürdürerek üretimler yapıyoruz.

Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Bienal gibi mecralara dahil olmak, söz söylemek bizi günlük işlerden uzaklaştırıp farklı konulara yönelmemizi sağlıyor. Mesela Saraybosna bienali için çok farklı bir sunum hazırlamamız gerekti ve hazırladık, Osman ve ben gidip sunduk. Bu gibi durumlar mimari projelere bakışımızı değiştirmeye yardımcı oluyor.

Erhan Vural: Kurucu ortaklarımızdan Gökhan Kodalak 3 yıldır Amerika’da ve Cornell Üniversitesi’nde Mimarlık ve Kentsel Gelişim Tarihi doktorası yapıyor. Bu süreçte felsefe ve mimarlık çarpışması üzerine çalışarak makaleler, sunumlar üretiyor. Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde sürekli sunumlar gerçekleştiriyor. Mesela 24 Kasım'da "Türkiye ve Belçika'da Mimarlık: Değişen Pratikler" adlı seminerin yuvarlak masa toplantısına davetli konuşmacı olarak katılıyor.

Bu Ayın Bülteninden

794d3948dbaaa5f6b01ea2d2076ce264 (1)
Proje

Yüzer Gibi Algılanan

David Chipperfield Architects'in Çin'in Hangzhou kentinin çeperinde yer alan XiXi Westkan konut projesi, dünyanın en uzun yapay su yolu olan Grand Canal ve XiXi National Wetland Parkının bitiminde yer alıyor. Malzeme kullanımı ve yerleşim kurgusu kararları sayesinde yeşil ve suyla bütünleşen XiXi'nin atmosferinin kilit noktasını peyzaj, mimari ve suyun mevcut ilişkisinin yapılarla iç içe geçirilmesi oluşturuyor.

İncele Angle Right