7 bin seyirci kapasiteli stat, kentin işlevsiz kalmış bir bölgesine kurulmuş. İş merkezinin sınırında, otoyol ve hafif raylı sistemle sınırlandırılan alanda, sahayı alçak ve net çizgilerle tanımlayan tribün ve oyun alanı, kamusallığı yalın bir mimariyle birleştiriyor. Tasarım da sosyal etkileşimleri destekler nitelikte kurgulanmış. Ana giriş, bölgenin önemli akslarından birine açılarak stadın kentle kurduğu ilişkiyi kuvvetlendiriyor. Giriş seviyesinden tribünlere bağlanan geniş açık alan, bir yandan maçların rahatlıkla izlenmesi için serbest bir ortam yaratırken bir yandan da dolaşımı ve kişiler arası iletişimi mümkün kılıyor.
Bölgede aynı zamanda 1800’lü yıllarda inşa edilen antrepolar bulunuyor. İç içe geçmese de onlara eklemlenen stat, tarihi yapı stokundan farklı bir yaklaşımla modernist bir dil ortaya koyuyor. Yapının çelik strüktürü, doğal taş ve ahşap kaplamaları; tarihi dokunun ahşap ve demir strüktürüyle dolaylı bağlantı kuruyor. Ve strüktürün narin kesitleri, antrepoların yoğun ve kapalı dokusunun arasında mekanı görsel olarak rahatlatıyor.
Üst katta bulunan iki net döşeme çizgisi ve arasına yerleşen, cam alanlar ve boşluklarla kurulan ritim de tasarımın sadeliğini öne çıkarıyor.
Fotoğraflar: © Paul Crosby
