Badran'ın ödüller, başarılar, ilkler ile dolu mesleki hayatı üzerinden kent, mekan ve mimariye dair tasarım felsefesinin tartışıldığı söyleşiyi buradan izleyebilirsiniz.
[…]
“Mimarların çoğu kutunun dışına çıkıp anıtsal ve sıra dışı işler yapmaya çalışıyor ancak ben kendimi tüm toplumsal sınıflar tarafından anlaşılabilecek bir dil oluşturmaya adadım.”
[…]
“Bugünlerde çok hoş, çok etkileyici ancak savunmacı yapılar görüyoruz. Yani ne içine girebiliyorsunuz ne de onu yaşamınızın veya hislerinizin bir parçası olarak hissedebiliyorsunuz.”
[…]
“Bence, Adalet Sarayı ve Cami Riyad’ın sembolü oldu çünkü bir devlet yapısı olmasına karşın insanların taleplerini dikkate alıyor. İnsanlar herhangi bir prosedür olmadan prensle bir araya gelebiliyor. İnsanların içine girince tedirgin olduğu devasa bir kütle değil; evlerinde gibi hissediyorlar. Bu durum esasen özellikle cami için geçerliydi, sonrasında Adalet Sarayı’nı da etkiledi; kent içinde bir kent haline geldi. İnsanlar içine girdiklerinde şaşırdılar. Tipik bir devlet yapısı gibi sizi korkutmuyor. Ürettiğiniz şeyi insancıllaştırmak çok önemli. Bence burada insanlarla konuşabilen ve insanların da onunla etkileşime geçebildiği bir mimari ortaya çıktı.”