Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Bilimsel Verilerle “Çılgın Proje”

İstanbul Serbest Mimarlar Derneği tarafından Kalebodur desteğiyle düzenlenen Mimarlar Bu Ay Neyi Konuşuyor toplantılarının Aralık ayı konuğu Prof. Cemal Saydam’dı. “Kanal İstanbul neden çılgın bir proje?” başlıklı konferans öncesi açılış konuşması yapan İstanbulSMD başkanı Ersen Gürsel, bir bilim adamı olarak Kanal İstanbul hakkında ciddi uyarılarda bulunan Cemal Saydam’ın sözlerinin dikkate alınması gerektiğini vuguladı.

İki denizi birleştirmesi planlanan Kanal İstanbul’un ne tür sonuçlara yol açabileceğini anlayabilmek için Karadeniz ve Akdeniz’in sistemini iyi incelenmek gerektiğini söyleyen Cemal Saydam, oşinografi (deniz bilimi) açısından dünyanın en şanslı bölgesinde yaşadığımızı söyledi.

Kanal İstanbul’u değerlendirmeden önce Karadeniz, Akdeniz ve Marmara Denizi’nin yapısından bahseden Saydam, besin maddesi bulunmayan Akdeniz’i “denizin çölü” olarak tanımladı. “Işık geçirgenliğinin çok olmasına da neden olan bu durum sayesinde turizme oldukça elverişlidir. 12 bin sene önce bir tatlı su gölü olan Karadeniz ise besin açısından zengindir. Göl olmasının dezavantajı, dibinde hidrojen sülfür bulunması yani organik madde çökelmesidir.”

Cemal Saydam, Marmara Denizi’ni “sağlıklı Akdeniz ile sağlıksız Karadeniz’in astımlı çocuğu” şeklinde ifade etti. “Marmara, ilk 25 metresi Karadeniz, gerisi ise Akdeniz suyu ile dolu bir deniz. Boğazdan çıkan suyun hidrolik dürtüsüyle uğraşmak zorunda kalırken buna ilaveten İstanbul metropolüyle de başa çıkması gerekiyor.

Akdeniz’deki tuzlu su tatlı suyu da tuzlu yapana dek uğraşır. Tuz dengesi denilen bu olayı gerçekleştirmek için Akdeniz Marmara’ya girer, Karadeniz’i de kendi gibi yapmaya çalışır. Boğaz neden akar? Nedeni, Akdeniz’deki su dengesini sağlamaya çalışmasıdır. Akdeniz’in fiziksel su seviyesi Karadeniz’den azdır. İstanbul ve Çanakkale boğazları bu nedenle akar. Boğaza giren bir gemi Karadeniz’e kadar ortalama 30 km yokuş çıkar ve tuzluluk oranı azaldığı için daha çok batar. Marmara’da üstteki Karadeniz suyu ile alttaki Akdeniz suyu iki durumda birbirine karışır: Biri lodos estiğinde, ikincisi ise ‘boğazın jet çıkışı’ denilen suyun boğazdan çok hızlı çıkmasıyla. Boğazdan hızla Marmara’ya akan bu su Marmara’nın altından besin tuzu olan suyu yukarı çıkarır.

Kanal İstanbul’un ne olduğunu kimse bilmiyor. Bu kanal akacak mı? Evet, akacak. Karadeniz suyu aynı hızla Marmara Denizi’ne ulaşacak ve yine jet çıkışı denen olay gerçekleşecek. Kanal açıldıktan sonraki ilk on sene içerisinde Marmara’ya organik yük pompalanacak ve balık artışı olacak. İkinci on senede ise bu organik yük aşağıya çökecek ve parçalanmaya başlayacak. Bu parçalanma oksijen tüketecek. Marmara’nın altı oksijensiz kaldıktan sonra kanalı kapatsanız da bunun geri dönüşü olmayacak. Üçüncü on yılda ise ilk 25 metrenin altına güneş ışığı girmesi mümkün olmayacak. Bunların hepsi alttaki hidrojen sülfür konsantrasyonunu artıracak ve deniz her lodos estiğinde kokacak.

Karadeniz’i Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don nehirlerinin doldurduğu bir havuz gibi düşünelim. Yani dört musluk dolduruyor ve bir musluk boşaltıyor. Siz dolduran muslukların sayısını ve debisini artırmadan boşaltan bir musluk daha takıyorsunuz. Sonunda havuz boşalır. Burada ise Karadeniz’in Karadeniz su seviyesi azalacak ve Akdeniz suyu artacak, ‘Karadeniz’in Akdenizleşme hızı’ artacak. Karadeniz’in ekolojisi değişecek. Nasıl değişecek? Bilemiyoruz. Çünkü doğayla oynamaya başladığınızda nasıl cevap vereceğini bilemiyorsunuz.

Yeni kanalı yaptınız ve yerleşime açtınız. Kanalizasyonu nereye vereceksiniz? Bu yerleşimin atıklarını Karadeniz’e verirseniz suyun hareketi hep doğuya doğru olduğundan tekrar boğaz yoluyla Marmara’ya gelir. Ve Marmara tamamen yok olur.

Diyelim ki yeni ada oluştu. Şimdiki içme suyu kaynağı akiferleri dolduruyor. 25 metrelik kanalı yaptığınızda tatlı suyun önünü kesmiş olursunuz. Akiferleri, basıncı fazla olduğundan tuzlu su doldurur. İçme suyu açısından dışarıya bağımlı olursunuz.”

“Bu proje rafa kalkmamalı, tamamen unutulmalıdır.” diyerek tehlikenin boyutlarını gözler önüne seren Cemal Saydam, iki denizi birleştiren bu projede mimarlara ve mühendislere danışırken deniz bilimcilerinin fikrinin de alınması gerektiğini vurguladı.

Etkinliğin fotoğrafları için tıklayın.

Bu Ayın Bülteninden