Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Atilla Kuzu ve Levent Çırpıcı Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’a Konuk Oldular

Zoom ekibinin kurucu ortakları Atilla Kuzu ve Levent Çırpıcı, Abdi Güzer’in hazırladığı Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’a konuk oldular. Ofisin temsil ettiği tasarım profili, birlikte çalışmanın getirdiği bilgi birikimi ve tasarım konseptinin geliştirilmesi konularına değinen keyifli bir sohbet gerçekleştirildi. Söyleşinin özetini aşağıdaki metinde okuyabilirsiniz, tamamını dinlemek içinse tıklayın.

Abdi Güzer: Merhabalar. Bugünkü konuklarımız sayın Levent Çırpıcı ve Sayın Atilla Kuzu. Vakit ayırıp geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Siz aslında bu dizi içinde az önce de söylediğim gibi birden fazla nedenle farklı bir profili temsil ediyorsunuz. Bir tanesi tabii yıllardır süren bir ortaklık var ve mimarlık ortamında benim inancıma göre ortaklıkları çıtayı hep bu şekilde yükselterek sürdürmek kolay değil. İkincisi tasarımın birden fazla alt alanında hatta kısmen uygulamanın da içinde var oluyorsunuz. Bu da kolay bir şey değil. Üçüncüsü biraz bundan da kaynaklanan bir disiplinler arası kesişmeyi de temsil ediyorsunuz. Günümüzde bir espri gibi ortaya konan “iç mi dış mı” meselesine gerçekten somut bir cevap gibi duran iş düzeni ve örgütlenme var. Bütün bunlar üst üste gelince ben sizinle konuşmanın çok boyutlu katkılarının olacağını düşünd&uuuuml;m. Bizim kayda geçmemiz dışında özellikle izleyen genç mimarlar açısından da çok faydalı olacaktır. Bildiğim kadarıyla doksanlı yılların başında 93-94’ten beri beraber çalışıyorsunuz ve ürün tasarımından iç mekan tasarımına, mimarlık ölçeğinde bina tasarımına kadar her alanda aktifsiniz. Belki “Ne yapmıyorsunuz” diye sormak daha doğru, ancak bu beraberliği nasıl görüyorsunuz, nasıl tanımlıyorsunuz sorularıyla başlayabiliriz.

Levent Çırpıcı: Benim mimar olmam Atilla’nın iç mimar olmasının ötesinde birliktelik hem işlerimizde hem yaşantımızda çok belirgin. 89’dan beri birlikteyiz. O zamanlar başka bir profesyonel yapıdaydık. Ancak yani bu belirlenmiş, kararı verilmiş bir birliktelik olmadı. İkimiz de farklı disiplinlerde yetiştik ama buna rağmen bir direnç göstermedik sanırım. Ben rahmetli Utarit İzgi’nin yanında epey bir vakit çalışma fırsatı bulmuştum, Atilla da o dönemlerde başka ofislerde çalışmıştı. Ama birlikteliğimizin temeli, ana kesişme noktası yine iç mekan düzenleme kökenliydi. Çünkü ben de Utarit Hoca da sadece mimari işler yapmıyorduk. Orada da ağırlıklı iç mimari bir disiplin vardı ve o disiplinin neler olabileceğini sen de daha iyi bilirsin o dönem itibariyle. Dolayısıyla yollarımız kesiştiğinde 1995 yılında Zoom’u kurduk.

Abdi Güzer: Biraz daha somut konulara geçecek olursak, İstanbul’da ya da Türkiye’de Zoom turuna çıkıyor olsam, Zoom’u çok iyi temsil ediyor dediğin neler var?

Levent Çırpıcı: İstanbul’da çok iş var.

Abdi Güzer: Ama bizi çok iyi temsil ediyor dediğin?

Levent Çırpıcı: Mesela son dönemden Liv Hastanesi var. Gerçekten konsept olarak çok üst seviyede bizi tatmin etmiş bir iştir. Ondan sonra zaten uzantıları da öyle oldu, son kullanıcısı olan hastalardan da iyi yorumlar alıyoruz, en değerlisi de o.

Abdi Güzer: Mimarisi kime ait?

Levent Çırpıcı: Mimarisi Haluk Tümay’ın projesiydi. Çok eski bir yapı, Işıklar Holding’in binasıydı, el değiştirdikten sonra da Medical Park grubu aldı ve Medical Park’ın üst markası olarak Liv’i yapma eğilimindelerdi. Orada bizimle çalışmak istediler. Hazırladık, sunduk, beğendiler ve ısrarlı bir şekilde devam etti. İyi de bitti. Gerçekten bazı nadir işverenlerimizden biri oldular; çünkü ısrarla konsepti önemseyerek gittiler, yani hiçbir aşamasında taviz vermediler diyebilirim.

Atilla Kuzu: Çoğu kişiye abartılı geliyor olabilir tabii projedeki konseptler. Fakat verilen belgedeki örneğin “Öyle bir şey olsun ki” denildiği an biz tabii irtifayı yüksek tutmak zorunda kalıyoruz ki sonradan “Ya bu mu sizin irtifanız?” demesinler. Biz de olabildiğince o işin felsefesini oluşturduk, altyapısını kavramlara bağladık. Hastane hijyenik olmalı neticede. En hijyenik ortam aslında insan vücudunun içi ve milyonlarca bakteriyle her gün yüzleşip hiç hasta olmadığımızı ele aldık. Ona göre projedeki organik formları biraz insan yapısının içine benzeştirmek gibi kurguyla yola çıkmıştık. Hatta o konuda tabii her tasarımcının ya da mimarın çok eskiden gördüğü filmlerin de etkisi vardır. Mesela “Esrarengiz Yolculuk” diye bir film vardı 50’li yıllarda. Örneğin orada bir hastayı iyileştirmek için bir grup bilim adamını mikrop boyutuna indiriyorlardı.

Levent Çırpıcı: O var, sonuçta Liv var.

Abdi Güzer: Bu çok önemli, şu ana kadar yapılan işler henüz Zoom'u temsil etmiyor mu diyorsun?

Atilla Kuzu: Hayır tabi ki ediyor ama biz her seferinde daha ustalık işi ortaya koymadığımızı düşünüyoruz.

Abdi Güzer: En sevdiğim yapımı henüz yapmadım denir ya.

Levent Çırpıcı: Ben yaptıklarımı seviyorum öyle düşünmüyorum. Mesela Salt'ın içinde bir oditoryum yaptık. Atilla ürün tasarımı konusunda formlarla oynuyor, çok yetenekli. Tanıdığım günden beri ürün çiziyor. Mesela Taklamakan. Onunla anılmak istemiyor.

Abdi Güzer: Seni temsil etmediğini mi düşünüyorsun?

Atilla Kuzu: Beni temsil ediyor ama öyle bir şey haline geldi ki ellili yaşlarımda yapsaydım keşke diyorum. Her yaptığım işi onunla yarıştırmak zorunda kalıyorum.

Abdi Güzer: Bunu Frank Gehry de söylüyor. Bana gelen müşteri hep Guggenheim gibi bir şey istiyor onu görmeyince hayal kırıklığı yaşıyor diye.

Levent Çırpıcı: Taklamakan ofisin üstüne sindi yani. Ben onu aldım bir yerde, espri gibi bir yerin köşesinde kurguladım. Yıllar sonra oditoryumu yaptık ve orada o formun bir yorumunu, uzantısını görebiliriz. Yaptığımız en iyi iş gibi değerlendirmelere girmemize gerek yok ama formun iyi bir yorumu ve bizi iyi ifade ediyor oditoryum örneğin. İşverenin yönlendirdiği işler olan hastane projelerini konuşalım mesela. Hastanelerin %50-55’i tekniktir, bize ait değildir biz karar veremeyiz ona. Elektriktir, medikaldir, hasta profilidir, bakanlıktır, akreditasyondur vs. Bizim yetkili olduğumuz alan o yüzde %45-50’nin içinde %20’dir en fazla. Onu da en yüksek dozda yaptığımız Liv diyorum ama Acıbadem Maslak da öyledir. İşverenin de çok ciddi katkıları vardı orada. İyi bir iş, işverenin de olumlu katkıları sonucu ortaya çıkıyor.

Abdi Güzer: İyi işveren tanımı nedir?

Levent Çırpıcı: İyi işveren size sahip çıkan işverendir. Sizinle yarışıp, projeyi alıp kendi başına bir şey yapana iyi işveren demiyorum. Bazı işverenler projeyi sahiplenip sadık bir şekilde projeyi yaptırıyorlar, ama bazıları da sizin bazen taviz vermeyi planladığınız yerde hayır niye bundan vazgeçtiniz diyor. Mekanda şuna haddinden fazla bir şey mi yapıyoruz sorusu hep bizde var. İşverenin ya da mekanın yanlış anlaşılmaması çok önemli. Ama o da diyor ki hayır yapacağız vazgeçmeyin.

Abdi Güzer: çok teşekkürler, keyifli bir söyleşi oldu.

Bu Ayın Bülteninden