Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Mimarlar Konuşuyor’un Konukları Saffet Kaya Bekiroğlu ve Ahmet Alataş

Kalebodur sponsorluğunda düzenlenen Mimarlar Konuşuyor serisine bu ay Ahmet Alataş ve Saffet Kaya Bekiroğlu konuk olarak Abdi Güzer’in sorularını yanıtladılar. Söyleşilerin özetini aşağıda okuyabilirsiniz.

Ahmet Alataş Söyleşisi:

Celal Abdi Güzer: Eğitiminde önemli bir Avusturya maceran olduğunu biliyoruz. Orada Helmut Richter’in öğrencisi oluyorsun sonrasında da beraber çalışma şansını yakalıyorsun. Hans Hollein ile çalışıyorsun. Mimarlığın ilk adımlarını yurtdışında atmak ve Avrupa’da çalışmak bir arka plan oluşturuyor diye düşünüyorum.

Ahmet Alataş: Aslında konu sadece mimarlık ile ilgili değil. Bence biz Türkiye’de birey yetiştirmeyi bilmiyoruz. Burada mimaride karşılaştığımız problemlerin temelinde de bu yatıyor. Mimar yetiştirmeyi bilmiyoruz dediğimde sadece üniversiteleri eleştiriyorum sanıyorlar ama ben aileden başlayan bir eğitim sürecinden bahsediyorum. Ben de bu insanlardan biriyim. Ben bütün ilkokul ve lise hayatım boyunca neyi neden öğrendiğimi bilmeden, yalnızca önüme konulan şeyleri öğrenmeye çalışarak geçirdim. Başarısız bir eğitim hayatım oldu. Bu süreçten sonra mimarlık eğitimi için babam beni Avusturya’ya göndermek istediğinde herkes karşı çıktı.

Celal Abdi Güzer: Sen de karşı çıktın mı?

Ahmet Alataş: Hayır ben çok istiyordum. Viyana’ya gittiğimde doğru insanlar ile karşılaştım ve hayatımda yaptığım her şeyin kendim için olduğunu öğrendim. Aslında Avusturya’da okumaya başladığımda Viyana mimarlık eğitimi almak için çok iyi bir şehir değildi. Teknik üniversitede her şey çok tutucuydu. Bize belirli kalıpların içinde bir şeyler öğretilmeye çalışılıyordu. Ardından Helmut Richter’in bizim okula gelmesiyle bir dönüşüm başladı. İki öğrencinin diploma projeleri hocalar tarafından kabul edilmeyince projeyi tekrar etmeyip diplomayı almaktan vazgeçiyorlar ve meslek hayatına devam ediyorlar. Çünkü yaptıkları şeyin doğru olduğuna inanıyorlardı. Onlar ben eğitimime devam ederken okulda düzenli eğitim veriyorlardı. Bu da öğrenciler arasında problemler karşısında yenilikçi çözümlerin olabileceğine dair inanç kazandırıyor ve farklı çözümler aramaya dair bir umut veriyor. Ben eğitimimin ikinci yarısına geçtiğimde bu ortam, yaşanan değişim ile güçlenmeye başladı ve bu da bizlere özgürlük hissi olarak yansıdı. Gerçekten yapmak istediğimiz şeyleri deneyebiliyorduk, ilk defa bir proje dersinde bir şey sunacağımız zaman dışarıdan bir statik hocası da derse gelip bizimle birlikte çalışıyordu. Onların sayesinde bir şeyleri araştırmaya başladık. Ancak benim Richter’den öğrendiğim en önemli şey mimarlık değildir, birey olarak bir duruşa sahip olmak ve yaptığım şeye saygı duymak olmuştur.

Celal Abdi Güzer: Peki, teknolojinin doğru kullanılması nedir?

Ahmet Alataş: Teknolojinin doğru kullanılması, örneğin doğayla iç içe yaşadığın bir evin varsa ve o eve güneş vurduğunda klimalar ile soğutmak yerine daha farklı çözümler üretebileceğin bir teknolojiyi oraya yerleştirmektir. Kış geldiğinde de o teknolojiyi hareket ettirip örneğin siyah bazalt taşlarıyla ısıyı bir dengeye getirmek ve az enerji harcamaktır.

Celal Abdi Güzer: Ancak başka biri de hiç bu teknolojiler ile uğraşmayıp yapıyı yere gömüyor, topraktan yapıyor, kerpici yeniden canlandırmaya çalışıyor.

Ahmet Alataş: Evet ancak Türkiye’de en büyük sorunum statikçilerle. Mal sahiplerimizin onların çalışmalarının karşılığını vermediğini ve meslektaşlarımızın onlardan taleplerini biliyorum ve onlara hak veriyorum çünkü farklı talepler ile karşılaşmıyorlar. Belki her biri belirli şeyleri yapma becerisine sahipler ama o sistemi ofislerine oturtabilmiş değiller. Farklı bir istekle karşılaştıklarında gerçekleştirmekte zorlanıyorlar. Mimarinin önündeki en büyük problemlerden biri de bu. İmar kanunlarının değişmesi gerektiği kadar mimar mühendis çalışmasının da daha birlikte çalışma şeklinde şekillenmesi lazım.

Celal Abdi Güzer: Çok teşekkür ederim geldiğin için.

Tamamını dinlemek için tıklayın.

Saffet Kaya Bekiroğlu Söyleşisi:

Celal Abdi Güzer: İTÜ Mimarlık Bölümü’nde eğitim gördükten sonra yurtdışı deneyiminiz oldu. Bu deneyiminizde bugünün mimarlık ortamında çok etkili olan birden fazla kişiyle iletişim kurdunuz. Bunlardan biri Greg Lynn, ikincisi Frank Gehry ve şimdi de parçası olduğunuz Zaha Hadid atölyesi. Rem Koolhas, Bernard Tschumi, Peter Eisenman, Charles Jencks, David Harvey gibi pek çok önemli kişinin bulunduğu bir toplantıda yer aldınız Ankara’da.

Saffet Kaya Bekiroğlu: Beni o zaman mezuniyet hediyesi olarak Peter Eisenman davet etmişti çünkü okulumuzda misafir hocaydı.

Celal Abdi Güzer: Günümüzde pek çok kişi yaşadığı coğrafyanın özelliklerini çalışmalarına taşıyor. Sizin için yoğun yurtdışı serüveninizi de düşünürsek böyle bir durum var mı?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Evet, pek çok ülkede yaşadım ama Akdenizliyim. Çünkü kültür olarak Akdeniz temposunda yaşıyorum ama Londra’nın verdiği ritmi de seviyorum.

Celal Abdi Güzer: Mimarlık hayatının bir bölümü de Amerika’da geçti diye biliyorum. Amerika ile Avrupa arasında mimarlığa yaklaşımları açısından bir fark görüyor musun?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Amerika’yı genellemek pek doğru değil çünkü Amerika batı ve doğu yakası olarak ayrılıyor. Ben batı yakasında Kaliforniya’daydım. Kaliforniya daha açık, daha deneyimseldi. Oradaki Hollywood gibi farklı endüstrilerin de etkisi var bunda. Frank Gehry, Michael Rotondi, Morphosis gibi isimler vardı. Doğu yakası daha Avrupa’ya yakın bir mimarlık sergiliyordu. Daha teorik, daha sıkıydı.

Celal Abdi Güzer: Morphosis’de bir süre çalışma imkanı buldunuz mu?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) okurken Morphosis’in baş kurucularından Thom Mayne hocamdı. Dolayısıyla yaz dönemi boyunca staj yapma imkanı buldum Morphosis’de

Celal Abdi Güzer: Sizin tasarladığınız Kartal projesini biçimsel gelişim olarak nitelemiştim. Sen ne düşünüyorsun?

Saffet Kaya Bekiroğlu: O bir yarışma projesiydi. İlkesel olarak Kartal ve Pendik arasındaki endüstriyel alanın boşaltılmasıyla oraya yeni gelecek şehrin nasıl olacağına dair bir yarışmaydı. Orayı faklı gökdelenler, kültür merkezleri, hastaneler gibi farklı tipolojilerle tanıtmak istiyorlardı ama bu tipolojilerin alanın etrafındaki işçilerin yaşadığı apartmanlara nasıl yansıyacağı bilinmiyordu. Çünkü baktığınızda az katlı binaların yanına bir anda yüksek katlı binalar geliyor, aradaki geçiş kopuk kalıyor ve şehrin mozaiği zayıflıyor.

Celal Abdi Güzer: Şu an alanda bir planlama sürüyor mu?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Şu anda belediyeler ilgileniyor.

Celal Abdi Güzer: Aynı proje mi sürdürülüyor? Yani on sene sonra Kartal bir şekil aldığında sorumlusu siz misiniz?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Bir şey söylemek için erken çünkü proje süreci devam ediyor.

Celal Abdi Güzer: Endüstri ürünleri ölçeğinden nesne obje kadar farklı çalışmaların da var. Onlardan biraz bahsedebilir misin?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Bu benim kişisel ilgi alanım, farklı disiplinler arasındaki bir çalışmayı içeriyor. Bence farklı disiplinlerden öğrenmek daha önemli. Mesela şehir bölge planlamacılar daha bölgesel düşünürken mimarlar başka şekilde düşünüyor. Halbuki bir araya gelip birbirleri gibi düşünebilirler ise daha başarılı olur.

Celal Abdi Güzer: Objeler ile ilgili ne gibi çalışmalarınız var?

Saffet Kaya Bekiroğlu: Aqua Table yaptık, Vitra için Mesa’yı tasarladık. Bu sene Cosi Fan Tutte için bir set tasarladık. Demek istediğim bu farklı ölçeklerde de çalışmak faydalı oluyor. Bu bana mimariyi sadece bir kabuk olarak görmek değil, daha ergonomik daha farklı ölçeklerde görüp değerlendirme şansı veriyor.

Celal Abdi Güzer: Çok teşekkür ederim.

Tamamını dinlemek için tıklayın.

Bu Ayın Bülteninden

13582bc009bf571674e1f3378ea1dfac (1)
Proje

Sivri Kırıklık

Oslo merkezli mimarlık stüdyosu Reiulf Ramstad Arkitekter ekibinin tasarladığı kilise yapısı, geleneksel Norveç kilise tipolojisinin yeni bir yorumu. Tasarladıkları modern şapel, ahşap giydirilmiş yüzeylere ve devasa boyuttaki piramit şekilli bir çan kulesine sahip. 2250 metrekarelik kilise Hordaland, Norveç’te yer alıyor. Reiulf Ramstad Arkitekter kiliseyi Hordaland’taki Knarvik köyü için bir yarışma neticesinde tasarlamış.

İncele Angle Right