Mimarlık tarihçisi ve yazar Michael Forsyth, Kalebodur'un sponsor olduğu Modernin İcrası: ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ, 1946-1977 sergisi kapsamında SALT'ın konuğuydu. 18 Aralık Salı akşamı SALT Galata'da bir konuşma gerçekleştiren Forsyth, opera binaları hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Tarih boyunca müzikte meydana gelen değişimlere baktığımızda opera binalarında ne tür bir dönüşüm görüyoruz? Michael Forsyth: Aslında operanın geçmişi 1600'lü yıllara kadar gidiyor. O zamanlarda, Antik Yunan ve Roma'nın rekreasyon alanı olan opera ve drama mekanları ilk olarak klasik amfitiyatrolar şeklinde inşa edilmişti. Genel olarak yarım daire şeklinde dizilmiş oturma alanları, kolonlar ve sıra sütunlarla çevriliydi. Aşamalı olarak kolonlar kutulara dönüşerek yerleşik hale geldi. Böylece sıralı kutulardan oluşan klasik barok dönem opera binalarının formu, neredeyse 300 yıldır değişmeyen bir hal aldı. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında besteci Richard Wagner opera binalarının klasik amfitiyatronun bir parçası olan yeni formunun oluşumuna öncülük etmiştir. Wagner'le birlikte opera binalarının tam bir daire formunu almasının sebebiyse bu dairesel mekanın tüm dinleyicileri müziğin karşısında eşit kılması diyebiliriz. Amfitiyatro biçimindeki bu yeni form 20. yüzyıl boyunca popülerliğini korudu fakat son yıllarda geleneksel opera binası formuna geri döndüğümüzü söyleyebilirim. Bunun nedeni geleneksel opera binalarının akustik anlamda ve belki de sosyal yönden daha kullanışlı ve başarılı olmasıdır. Opera binaları günümüzde kentlerin ikonik yapıları olarak biliniyor. Bunun sebebi sizce nedir? Michael Forsyth: Bazı tanınmış opera yapıları, örneğin Sidney Opera Binası, bulunduğu kent için bir ikon haline gelmiştir fakat aynı zamanda tüm ülke için de büyük bir simgedir. Sidney Opera Binası'nın Avustralya için bir sembol olduğunu düşünürsek, ülkede kültürün var olduğuna dair bir kanı oluşması yönünde bir katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Kütüphaneler ya da diğer kamusal yapılar neden ikonik yapılar değil de sadece opera binaları bu nitelikte? Michael Forsyth: Belki de kütüphaneler daha özel çalışma alanları yaratmak için inşa edilen mekanlar ve bu nedenle daha çok özelleşmiş ve daha az öne çıkan bir yapıya sahipler. Opera yapıları ise, daha kamusal bir forma sahip ve ben bunun ilerleyen zamanlarda da devam edeceğini umuyorum.
Görsel bilgisi: Michael Forsyth Konuşması, Oditoryum, SALT Galata, 2012
Fotoğraflar: Berk Ekinil