Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Superpool Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’a Konuk Oldu

Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor serisinde Abdi Güzer, Superpool’u konuk etti. Selva Gürdoğan ve Gregers Thomsen’ın katılımıyla gerçekleşen programda Superpool ile projeleri ve günümüz mimarlığı konuşuldu.

İlk olarak Superpool isminin nereden geldiğini soran Abdi Güzer’i, Gregers Thomsen Superpool isminin, mimarlığın tek bir kişinin işi ya da fikri olmadığından geldiğini, pek çok kaynağın bir araya gelmesi gerektiğini ve bu işi yaparken çok keyif aldıklarını söyleyerek cevapladı. Ayrıca proje bazlı olarak farklı insanları davet ederek tanışma imkanı bulduklarını ve en iyi sonuca ulaşmak için bunun iyi bir yol olduğunu dile getirdi. Kendisinin Türkiye’yi hiç tanımaması, Selva Gürdoğan’ın ise yedi senenin ardından İstanbul’a dönmüş olması kenti yeniden beraber keşfetmelerine olanak sağlamış. İstanbul doğumlu olmasına rağmen üniversiteyi Los Angeles’te okuyan Selva Gürdoğan bu durumun kendisinde farklı meraklar uyandırdığını ve ilk işlerinden olan Dolmuş & Minibüs Haritası’nın aslında Gregers’a kenti anlatma ihtiyacından doğdundan bahsetti.

Sonrasında FP7 projeleri kapsamında gerçekleşen Tailor Crete projesini anlatan Gürdoğan, temelde robot teknolojisine ve otomasyonun beton endüstrisinde nasıl devrim yapabileceğine bakmak olduğunu ve 14 ortaklı, dört senedir devam eden projenin neredeyse bitmek üzere olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin beton konusunda çok iyi ve deneyimli bir endüstrisi olduğunu, yenilikçi olabilme şansı varken kendini çok tekrar ettiğini ve yeniliklerden uzak olduğunu söyleyen Abdi Güzer’e, Thomsen Türkiye’de üretimde el işçiliğinin ve yüksek teknolojinin kullanılmasının çok özel olduğunu, artan bir üretim kapasitesinin ve dış kaynakların kullanılmamasının ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

OMA’da çalışmış olmanın kendilerine inovasyon teknolojileri ve malzeme araştırmaları konusunda önemli bir eğitim verdiğini ifade eden Gürdoğan, estetik konusunda bir argüman sunmanın yolunun yenilikten, teknikten ve malzemeyi beklenmedik bir şekilde kullanmaktan geçtiğine dikkat çekti. Hala küçük bir ofisleri varken deneysel olmaya güçlerinin yettiğini ve bunu tutmanın önemli olduğunu vurguladı. Bu durumu biraz çelişkili bulan Güzer aslında büyük ofislerin araştırma ve teknolojiler için daha rahat fon ayırabileceklerini dile getirdi. Kendilerinden bir önceki kuşak olarak bahsettiği Emre Arolat ve Han Tümertekin için iyi ve kaliteli bir bina yapmanın savaşını verdiklerini ve onlar sayesinde bugün kendilerine inanılmaz bir oyun alanı açıldığını ifade eden Gürdoğan, onların savaşının başka olduğunu ve bu yüzden bugün araştırmaya yönelik projeler yapmaya lüksleri olduğunu dile getirdi.

Son olarak Thomsen, Studio X’in, Superpool’da yaptıkları toplumsal hizmetin yükünü hafiflettiğini ve aynı zamanda yaptıkları işlerin halka açık bir şekilde gerçekleşebildiğini söyledi. Bunun üzerine Gürdoğan böylelikle Superpool’un sosyal araştırmadan ziyade malzeme ve tasarım araştırmasına yönelebileceğinden bahsetti. Konuşmayı kapatırken Gürdoğan, Superpool ve Studio X’in gerçekleştirdiği cezaevleri üzerine çalışmalar, Hadımköy Müze projesi, bienal, MoMA’da sergi gibi son dönem projelerine değindi.

Söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.

Bu Ayın Bülteninden