Söyleşiyi buradan izleyebilirsiniz.
Burçin Yıldırım: “Pandemi çok şeyi değiştirdi. Öncesinde çok farklı tartışmalar vardı eğitim dünyasında. Sınıf duvarlarının esnediği, ortak alanların çok daha canlı kullanıldığı bir modele doğru gidiliyordu… Yine de olumlu adımlar var, örneğin biz eğitimcilerle şunu görüyoruz, daha önce hiç mimar ile tartışmamışlar; eğitim müfredatı konuşulmuş, programı konuşulmuş ama yapının kendisi konuşulmamış. Hem bakanlık hem de özel okullar ölçeğinde eğitimin mekanının biraz daha tartışılmaya başladığını görüyoruz. Biz de bu tartışma yüzeyini arttırmaya çalışıyoruz.”
[…]
Ali Eray: “Adanın [Gökçeada] kendisi tamamen bir açık alan olsa bile, tanımlanmış, halkın buluşup vakit geçirebileceği, yarı-açık veya örtülü alanlarla bezenmiş hiçbir yer yoktu. Bu kampüs [Gökçeada Lise Kampüsü] bu imkanı da sağladı; açık yerleşke fikri, halkı o alana çekmeyi başardı. Bizi en mutlu eden boyutu bu olsa gerek çünkü böyle yerleşkelerin sadece eğitime adanmış olması çok yazık oluyor; mahalle ile entegre olması, günün 24 saati kullanımları teşvik edecek düzenlemeler olması, kaynakların çok daha verimli kullanılmasını sağlamış oluyor.”
[…]
Pınar Gökbayrak: “Dünyanın düzeni dönüşüyor; roller hiyerarşisi ortadan kalkmaya başlıyor, tek bir bilgi kaynağından söz edemiyoruz, dolayısıyla, öğreten ve öğrenen, yetişkin ve çocuk gibi roller de kayboluyor. Bu durum, mekânsal hiyerarşilerin de yeniden düşünülmesi gerektiğine işaret ediyor. Eğitim mekanlarını içinde bulunduğumu yeni dünya düzeninden ayrı düşünmek söz konusu olamaz çünkü öğrencileri bu yeni dünyaya yetiştiriyoruz. Şu an, bu dönüşüm tam bir deney alanı olduğundan bence çok heyecan verici.”