Söyleşiyi buradan izleyebilirsiniz.
[…]
“5 kişilik ortaklığın (Hasan Öztürk, Hüseyin Keçeci, Kürşad Aybak, Mete Öz, Mehmet Soylu) bir ofise dönüşme hikayesi bir yarışma sayesinde oldu. 1984’te girdikleri ilk yarışmadan 1.lik ödülü kazandık ve sonrasında büro kurduk.”
[…]
“70’e yakın yarışmaya girdik, 40 civarından ödül kazandık. Bunların çoğu 2010’dan öncesine ait. Dinamik ve yeni arayışlar tecrübenin biraz daha geri kaldığı süreçte daha yaratıcı unsurları ortaya getiriyor. Bizim daha sonrasında olan iş programımızda kendimize bir sorumluluk atfedip her yıl bir yarışmaya girmeyi hedefledik. Artık bürodaki iş yükleri de yaşlarımız da ilerliyordu. Geçmişte yarışmalara giren birilerinin sorumluluğunu üstlenmek üzere ne temsiliyet addedebileceğimizi düşünerek her yıl en azından bir yarışma yapma hedefiyle devam ettik. Ama ekipte hep genç insanlar bulundurmaya çalıştık. Yeni fikirlerle, tecrübeyi ve enerjiyi bir araya getirmeye çalıştık. Ama çok da ödülle dönemedik bu denemelerden. Bu yüzden 2010 sonrası denemelerimiz çok daha az oldu yarışma alanında.”
[…]
Bizim çok kısa zamanda bir meslek yasası ve sistem üzerine bir şeyler yapmamız lazım. Çünkü gençlerin var olma ortamı bu, başka şekilde var olamıyor. Bu yüzden bu yarışma düzeninin bir sistemi olmalı ki gençler kendini var edebilsin. Bu konuda ben çok emek sarf ettim ve daha da emek vermek istiyorum çünkü biz öyle var ettik kendimizi.
[…]
Mesleki kontrollük çok önemli. Bunun en önemli deneyimini Savunma Sanayii Müsteşarlığı Binası’nda yaşadık. Bu yüzden ben yapıları iş verenlere benzetiyorum. Yarışmalarda da benzer bir durum var. Yarışmanın şartnamesine ve jürisine emek veren insanlar çok etkili. Bizim tutunacağımız yer yarışmalar.