Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

AKM: Modernizmin Mekansallaşması

Salt tarafından, Kalebodur desteği ve Tabanlıoğlu Mimarlık katkısıyla 21 Eylül 2012 - 6 Ocak 2013 tarihleri arasında düzenlenen Modernin İcrası: Atatürk Kültür Merkezi 1946-1977 sergisinin küratörleri Pelin Derviş ve Gökhan Karakuş ile görüştük. Sergi hakkında Korhan Gümüş, Nevzat Sayın, Murat Tabanlıoğlu'nun görüşlerini aldık.

Beste Sabır: Sergi modernizmi ve bu paralelde binanın geçirdiği farklı dönemleri öyküsel olarak ele alıyor. Türkiye'de şimdiye kadar bu ölçekte bir girişim olmadı. Bu dönemi belli bir kesit içinde anlatırken öncelikle neyi amaçladınız?

Pelin Derviş: Aslında bahsedilen dönem çok uzun bir süreye yayılıyor. Binanın öyküsünün başladığı tarih olan 1939’dan 1977'ye kadar uzanan bir aralık içinde bu döneme bakıyoruz. Binanın parçalarına bakmak projenin sadece bir kısmı, bunun yanında Taksim Meydanı’yla birlikte o bölgenin daha geniş ölçekte, kentsel anlamda nasıl geliştiğini ortaya koymak serginin bir başka kanalı, siyasi boyut ve toplumsal yaşam ise bir diğer kanalı. Bir de tabi mimarinin kendisi var. Şimdi karşımızda duran binanın tarihsel süreci içinde, birçok farklı mimarın tasarımı mevcut, hatta hala müellifini bilmediğimiz tasarımlar da var. İlk başlarda çok geniş tuttuğumuz çerçeveyi daraltmaya ve bu konularda derinleştirmeye karar verdik. Dolayısıyla sergi, yapı ve aynı zamanda yapının bileşenlerine odaklanıyor denebilir.

Gökhan Karakuş: Tabii bizim için yapının fiziksel varlığı çok önemli bir parametre oldu. Binaya bakıp daha detaylı parçalar görmeye ve bu paralelde derinleşmeye başladık. Taksim Meydanı’ndan başladık, ardından cepheyi kimin yaptığını sorguladık, sonrasında cephenin yanındaki seramik duvara, içeri girip aydınlatma tasarımına doğru genişleyen bir süreç devam etti.

Beste Sabır: Araştırma süresinde yararlandığınız kaynaklar neler oldu?

Gökhan Karakuş: Tüm bu farklı disiplinler tarafından gerçekleştirilen üretimleri detaylı olarak inceledik. Bunu yaparken yararlandığımız yazılı kaynaklar ve çeşitli arşivlerin yanı sıra Hayati Bey’in arşivinden ve Bayındırlık Bakanlığı’nın 1977'deki yangın sonrasında çıkan büyük kataloğundan, ayrıca bunun öncesindeki inşaat süresinde ve açılışta hazırlanan ilk iki kitapçıktan yararlandık. Bu önemli kaynaklar olmadan projeyi tamamlayamazdık. Hayati Bey'in akademisyen bir mimar olması araştırmamıza çok şey kattı ve biz sonunda bu olayın kişisel boyutuyla da ilişki kurmaya başladık. Bu insanlar binanın yapım sürecinde birçok görev aldılar ama kimdi bu insanlar? Sadi Diren, Belma Diren kim? Bu işleri neden ve nasıl yaptılar? gibi soruların eşliğinde, yapıdan yola çıkarak hayata bağlanan çizgiler oluşturmaya çalıştık.

Pelin Derviş: Bu sergi aslında 2007 yılının sonu 2008 yılı başlarında henüz SALT kurulma aşamasındayken başladığımız bir arşiv çalışması olan Türkiye Mimarlık ve Tasarım Arşivi'nin bir ürünü. Bu arşiv çalışması mimarlık ve tasarıma, hatta sanatsal boyutlara bir arada bakmayı hedefliyordu. AKM de bir yapıya böyle çok boyutlu bakabilmek için çok elverişli bir bina. Aynı zamanda iyi çalışan bir makine. Sahne planlaması, mekaniği, aydınlatma, dolaşım gibi konular binanın tasarımında kullanılan ciddi metodolojilere işaret ediyor. Hayati Bey'in projenin içine dahil ettiği kişiler de bu işe aynı ciddiyette yaklaşmışlar.

Beste Sabır: Aslında bu sürecin ve projenin üretim ilişkileri açısından çok katmanlı bir yapısı var. Seramik, alüminyum, cephe tasarımı, aydınlatma tasarımı gibi çok çeşitli üretimi içinde barındırıyor.

Pelin Derviş: Evet aynı zamanda burada içine giremediğimiz ama arşivin kendi doğal süreci içinde açılacak olan objeler ve elemanlar da var; örneğin halılar, mobilyalar...

Gökhan Karakuş: Aslında bu sergiyle insanların ziyaret edip bakmasını, öğrenmesini teşvik eden bir ortam yaratmaya çalıştık, o dönem içinde yapılan benzer binalara da bakılabilir. Temelde bu projeyle yaratmaya çalıştığımız bir arşiv çalışması. Bu paralelde genel bir tarihi de biraz yazmaya başladık ama tarih yazan insanları ve arkadaşların detaylı çalışmalarını bekliyoruz.

Söyleşinin tamamını XXI’in Ekim sayısında bulabilirsiniz.

Korhan Gümüş: Sergide AKM Projesi'nin safhalarına, içindeki deneyime baktığımda 1960'lı yıllarda kamu adına çalışan mimarların, mühendislerin, sanatçıların nasıl rafine işler ortaya koyduğunu görüyorum. Bu yapı önce entelektüel bir profesyonel deneyimin bir kalıntısı. Bu günümüzdeki durumla hiç örtüşmüyor. Kamusal mimarlığın bugünkü ortamda erozyona uğradığını düşünüyorum. Şu anda siyasetin sembolizmi bu kamusallığın yerini almış durumda. Mimarlığın hazır, verili bir kamusal alanı da yok açıkçası. Hayati Tabanlıoğlu gibi insanların hayatlarını bir projeye adadıkları bir durum bugün mümkün mü? Bu rafine kamu mimarlığının bir örneği AKM idi; hiç şüphesiz başka örnekler de vardı. Bu rafine durumdan geriye ne kaldı? Olsa olsa bu sergi gibi uğraşlar kaldı. Bu nedenle bu serginin de entelektüel bir deneyim olarak bu kamusal mimarlık meselesini tartışmamızı sağlayabileceğini düşünüyorum. Keşke Kültür Bakanı da bu serginin açılışına katılsaydı. İstanbul Belediye Başkanı da. O zaman belki daha fazla umut taşıyabilirdik, bu meselenin algılandığını düşünebilirdik.

Nevzat Sayın: Sergi çok iyi yakalanmış bir kesiti sunuyor. Maket de olduğu gibi sadece yapının değil, neredeyse bütün bir dönemin kesitini görüyor, yapı ile doğrudan ya da dolaylı hemen her şeyi izleyebiliyoruz. AKM binası ve Hayati Tabanlıoğlu’nun yanı sıra Aydın Boysan, Sadi Diren gibi önemli isimleri, alüminyumcular, aydınlatmacılar, mermerciler, seramikçiler gibi teknoloji ile zanaatı birleştiren ve işini çok iyi yapan kişi ve kurumları da tanıyoruz. Mimarlığın sadece fiyakalı fotoğraflardan ibaret olmadığının görünür hale getirilmesi çok başarılı.

Murat Tabanlıoğlu: Sergi 1900'lerde yapılan Henri Prost'un planından bugüne kadar olan süreci anlatıyor, onun için çok iyi bir belgeleme çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu tip modernist yapılar içerisinde belki bir pilot proje olacak.

Sergi 1900'lerde yapılan Henri Prost'un planından bugüne kadar olan süreci anlatıyor, onun için çok iyi bir belgeleme çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu tip modernist yapılar içerisinde belki bir pilot proje olacak.

Kale Grubu Yapı Ürünleri Grubu Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı İhsan Karagöz ise sergiyle ilgili şunları söyledi:

55’inci yılımızda, Türk mimarisinin sembol yapısı olan AKM’yi inceleyen böylesine önemli bir çalışmanın içinde Kalebodur markamızla yer almanın heyecanını yaşıyoruz. İlk AKM’nin yapımında Kalebodur ürünlerinin kullanılmış olması bizim için ayrı bir övünç kaynağıdır. Alanında Türkiye’nin en büyük, dünyanın önde gelen sanayi kuruluşlarından biri olan Kale Grubu, sosyal sorumluluk projeleri ve sponsorluklarla modern Türk mimarisini desteklemeye devam edecektir.

Bu Ayın Bülteninden