Söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.
Celal Abdi Güzer: Kariyerinizde benim çok ilgimi çeken bir şey var: Sadece bir ofis işletmiyorsunuz, aynı zamanda eğitim mecrası da var. Okul olarak adlandırıyorsunuz, mimarlık okulu. Bir mimarlık ofisini eğitim mecrasıyla birleştiren eşsiz bir model oluşturdunuz. Bunu biraz anlatır mısınız?
Odile Decq: Çok uzun süredir ders veriyorum, 90’lı yılların başından bu yana ders veriyorum. 15 yıl buna devam ettim. Ardından Paris’teki bir okulda 5 yıl yöneticilik yaptım. Sonunda istifa ettim çünkü yaptıklarım bütün öğretim üyeleri tarafından reddedildi.
Celal Abdi Güzer: Neler yapıyordunuz?
Odile Decq: Okulu uluslararası platforma açtım. Üretim teknolojilerine ve dijital araçların kullanımına yönelik yeni bir laboratuvar kurdum. Sergiler ve çok sayıda konferans düzenledim. Ancak sonunda beni bir anlamda dışarı attılar.
Celal Abdi Güzer: Yani onlar bu durumda muhafazakarlar mıydı?
Odile Decq: Öylelerdi ve şu andaki yönetimleri de oldukça muhafazakar. Bu sebeple istifa ettiğim gün yeni bir okul açmaya karar verdim. İki yıl boyunca, bunu nasıl yapacağımı ve buranın ne tür bir okul olacağını düşündüm. Adım adım, geleneksel anlamda bir mimarlık okulundan daha açık fikirli bir oluşuma geçti. Genç insanlar için yeni öğrenme ve eğitim yollarını, farklı ülkelerde eğitim üzerine araştırma yapan insanlara bakarak öğrendim. Bugünün nesli bizim gibi değil, aynı yöntemlerle yaklaşamayız. Dijitale çok daha yatkınlar, konsantrasyon ve fikirlerini geliştirme kapasiteleri bizimkinden çok farklı. Şuna çok güçlü bir biçimde inanıyorum ki genç ve yeni neslin eğitimine yaklaşımımızı onların davranışlarına göre değiştirmeliyiz.
Başkaları neler yapıyor diye baktığımda ki sadece mimarlık için değil çünkü mimarlıkta bu konuyla kimse ilgilenmiyor, Finlandiya’da ve Birleşik Devletler’de denemeler var, bunları mimarlık alanında uygulamaya karar verdim. Okulu açar açmaz, dünyanın her yerinden genç insanlar gelmeye başladı. Bu sebeple de okul yarı uluslararası yarı Fransız diyebilirim. İngilizce eğitim veriyoruz. Örneğin bizim derslerimiz yok, çünkü haftada bir kez gençlere tematik ders verdiğinizde ve devamı da bir hafta sonra olduğunda bu geçen sürede her şeyi unutuyorlar. Bu da bana anlamlı gelmiyor ve tematik derslere kısa süreli egzersizlerle odaklanmayı tercih ediyorum. 2-3 gün süren seminerler, bir haftalık yoğun çalıştaylar yaptıkları işe konsantre olmalarını sağlıyor. Tüm hocalar da ya bir haftalığına ya da 2-3 gün için geliyorlar, kalıcı olarak hocalık yapmıyorlar. Bunun yanı sıra çok sayıda da ziyaretçimiz oluyor, okulun sistemini öğrenmek, kendi okullarında neler yapabileceklerini görmek istiyorlar. Ben de sürekli seyahat edip dünyanın her yerinde konferanslar veriyorum ve şimdilerde okulla ilgili konuşmamı istiyorlar. Nelerin değişmesi gerektiğini tartışmak istiyorlar.
Celal Abdi Güzer: Öğrenciler eş zamanlı olarak ofisin projelerinde mi görev alıyor?
Odile Decq: Hayır, okul ve ofis işlerini birbirine kesinlikle karıştırmıyorum. Ben son derece özgül bir okul kurmak istedim. Öğrenciler kendi araştırdıkları projeler üzerinde çalışıyor, benim projelerim ayrı.