Gropius, 1983 yılında Berlin’de dünyaya geldi. Münih ve Berlin’de aldığı mimarlık eğitiminin sonrasında 1908 yılında mimar ve endüstri ürünleri tasarımcısı Peter Behrens’in yanında, modern mimarlık akımının diğer önemli isimleri Ludwig Mies van der Rohe, Adolf Meyer ve Le Corbusier ile birlikte çalıştı. Gropius, 1910 yılında Adolf Meyer ile birlikte Behrens’in yanından ayrılarak Berlin’de kendi ofisini kurdu.
İlk yapıları olan Fagus Fabrikası, malzeme tercihi ve yapım teknikleriyle modern mimarinin ana ilkelerini ortaya koyuyordu. Eduard Werner’in tasarımı üzerinde öncelikle cepheyi çalışan ikili ilerleyen zamanlarda ana yapının eklentilerini de tasarladılar. Dünyanın tümüyle cam ile kurgulanan cephesi olma özelliğini taşıyan bu yapı, endüstriyel üretimin mimarlık alanına sunduklarını açıkça kutluyordu.
I. Dünya Savaşı sonrasında Gropius’un kariyeri, Grand-Ducal Saxon Tasarım Okulu’na öğretmen olarak gelmesiyle farklı bir yöne doğru ilerledi. Burayı 1919 yılında Bauhaus Okulu’na dönüştürdü ve buradaki deneysel öğretiler modern mimarinin de temellerini attı. Mimarlık da dahil olmak üzere tüm sanat dallarının bütüncül bir yaklaşımla bir araya getirildiği Bauhaus’ın en temel anlayışı, endüstriyel üretimi merkezine koyan iyi tasarlanmış çevrenin ve ürünlerin erişilebilirliği fikri üzerine inşa edilmişti. Okul, tasarım eğitimi paradigmasını da tümden değiştirdi. 1925’te Bauhaus ilkeleri doğrultusunda Bauhaus Dessau’yu tasarladı.
Gropius, 1928 yılında Bauhaus yönetiminden ayrıldı, artan Nazi baskısının etkisiyle önce Londra’ya gitti, ardından da 1937’de ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşti. Uzun yıllar Harvard Graduate School of Design’da görev aldı. 1933 yılında Bauhaus Nazi yönetimince kapatılmış olsa da ilkeleri bu sayede tüm dünyaya yayıldı. Gropius’un bu ilkeler doğrultusunda tasarladığı evi, 2000’de Ulusal Landmark ilan edildi.