Kısa bir özetini aşağıda paylaştığımız söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.
Celal Abdi Güzer: Mesleğin birçok alanında rol alıyorsunuz; mimarsınız, yazarsınız, araştırmacısınız, yayıncısınız, üstelik mimarlığın endüstri ve teknoloji ile ilişkisiyle de yakından alakalısınız. Ayrıca çeşitli organlarıyla 50 yıldır Türkiye mimarlık ve inşaat ortamında etkili olmuş bir kurumun ve onunla ilişkili pek çok alt projenin başlatıcısı ve geliştiricisi oldunuz. Hem birbiriyle ilişkili hem de farklı kulvarlar tanımlayan izler içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
Doğan Hasol: Evet, Yapı Endüstri Merkezi, bu çok önemli. 1965 yılında Paris’te Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) kongresi düzenleniyordu. Ben o zaman üniversitede asistandım, bir yandan da Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Sekreterliğini yapıyordum. Bu kongre için Paris’e gitmiştim ve aklımda hep bir yapı merkezi kurma projesi vardı. Çünkü yurtdışında yapı merkezlerinin olduğunu biliyorduk ve bizde böyle bir merkeze ihtiyaç olduğunu düşünüyorduk.
Önce Paris’teki Yapı Merkezi’ni ziyaret ettim, ardından da Londra’ya geçtim. Londra’daki “The Building Center” bugün de hala çok sağlıklı bir şekilde devam eder. Sonrasında Rotterdam’a geçtim, Rotterdam Yapı Merkezi’ni ziyaret ettim, oranın şöyle bir özelliği vardır: İkinci Dünya Savaşı’nda Varşova’nın yüzde doksanı, Rotterdam’ın da yüzde sekseni yıkılmıştır. Rotterdam’ı yeniden inşa etmeye Bouwcentrum, yani Yapı Merkezi ile başlıyorlar. Temel kaygıları da “Biz bu şehri inşa edeceğiz ama yapı malzemelerini nerede görüp seçeceğiz, ilişkili bilgileri nereden alacağız.” şeklindeydi.
Buraları dolaştıktan sonra İstanbul’a döndüm, nitekim 1967’de Yapı Endüstri Merkezi’nin kuruluş hazırlıklarına başladık. 1968’te de bir araya getirdiğim 12 arkadaşımla birlikte –sonradan 3 kişi ayrıldı– kurduk. Maalesef artık yaşamayacak Yapı Endüstri Merkezi. Dört yıl önce kurucu arkadaşların varisleri benim ayrılmamı istediler ve ben dört yıldır ilgilenmiyorum, şu anda da kapanmakta olduğunu duydum.
Celal Abdi Güzer: Varisler tabi mimarlık alanıyla doğrudan ilişkili değil, farklı öncelik ve tercihlerle yaklaşıyorlar.
Doğan Hasol: Öyle tabi. Biz oraya hep hizmet kuruluşu gözüyle baktık. Ana sözleşmemiz ki hala bugün geçerlidir, Yapı Endüstri Merkezi’nin mimarlık alanında bir bilgi merkezi olarak işlemesi üzerinedir. Bütün faaliyetlerimizi de bu doğrultuda yaptık: daimi sergimiz, kurslar, konferanslar, sergiler, yayınlar… Bunların hepsi, mimarlık alanında bir bilgi merkezi ne yapıyorsa onu yapma amacını taşıyordu.
Nitekim dünyanın çeşitli ülkelerinde yapı merkezleri vardır, onların bir de birliği vardır: Uluslararası Yapı Merkezleri Birliği, UICB olarak geçer; Japonya, Amerika, Kuzey Ülkeleri, İngiltere gibi ülkelerin kurumları üyedir. Yapı Endüstri Merkezi oraya da üye oldu; ben de orada başkanlık yaptım. Yapı Endüstri Merkezi bu birlik içinde etkin bir rol almıştı. Kapanmasaydı önümüzdeki Mart ayında 50. Yıl dönümünün kutlanması gerekirdi.
Celal Abdi Güzer: Türkiye’de bu tür kurumların yaşaması kolay olmuyor, kurumsallaşma da keza kolay olmuyor. Bir de galiba bunların önemini bir süre sonra anlıyoruz. Özellikle benim öğrencilik yıllarımda başlıca başvuru kaynaklarımızın büyük çoğunluğu, Yapı Endüstri Merkezi ile ilişkili idi: yayını, kataloğu, düzenlediği fuar vs. Dolayısıyla YEM düzenleyici ve tamamlayıcı bir ortamı temsil ediyordu. Elbette internetin yaygınlaşması ve yeni kurumların gelmesiyle birlikte belki misyon daraldı ama öte yandan 50 yıllık da bir birikime sahip.