Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor programında Celal Abdi Güzer ile 16. Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu küratörü Kerem Piker, mimarlık yapma biçimlerini ve Türkiye mimarlık ortamında mimarın pozisyonunu tartışıyorlar.
Söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.
Celal Abdi Güzer: Web sitenizde Arzu Erdem’in yazdığı bir not var: “(…) asıl olan nesnenin var olma nedenidir. Mimar, durumla uzlaşmanın akılcı yollarını keşfetmenin peşindedir. Ne her şeyin en önünde olmak gibi bir beklentisi vardır, ne de tamamen geri planda kalmak gibi bir kabullenişi sergiler.” Hakikaten işlerinizi özetleyen bir vurgu; var olma nedeniyle yapılabilirlik ilişkisinin de altını çiziyor. O zaman bu var olma nedeni işlevle mi ilişkili?
Kerem Piker: Var olma nedeni aslında işlevle de ilişkili belki ama bunu sadece işlevle izah etmek de bence mümkün değil. Bir yerde aynı işlevi gören pek çok tasarım pekala var olabilir ama onun orada özellikle o şekilde niye var olduğunu sürekli sorgulamak bence esas olan. Önünde sonunda orada bir konut yapısı elbette var olacak. Dolayısıyla bunu işleve indirgemek aslında mimarlık anlamında hiçbir şeyi çözmüyor. Ama o konut yapısı niye orada ve niye o şekilde var oluyor da başka bir şekilde değil? Bu sizin sürekli sözünü ettiğiniz eleme meselesi var ya, seçenekler arasında neyi yapmayacağına karar verme meselesi… Aslında bunun temelinde, mimarlığın da eleştirel tarafını tutan soru buysa, o var. Hayır sadece işlev değil mutlaka. Ama yerle kastedileni yerele indirgemeyi de doğru bulmuyorum açıkçası. O bazen yanlış anlaşılıyor. Bir formüle de dönüşmeye de başladı: bir yere gidilir, o yerin taşı bulunur, onunla yapı kaplanır. Halbuki oradaki durumun o taşla hiçbir ilgisi yoktur ama o taş kullanıldığı için sırf, ortam yerelleşir. Böyle bir formül de yok. Yer bence, o gün o koşullardaki yaşantıyı, yani durumu anlamak ve bütün diğer şeylerle ilişki kurma meselesi.
Celal Abdi Güzer: Çok doğru, ben o yüzden zaman zaman yer sözcüğünü bağlam sözcüğüyle değiştiriyorum ya da birlikte kullanıyorum. Bağlam bütün söylediklerini; kültürü, tarihi, geçmişi, ideolojiyi, ekonomik durumu, fiziksel ilişkileri kapsayan bir sözcük. Bunun içinde bazı şeyler proje bazında kendini daha çok gösterip, mimara el sallayabiliyor. Gene de Midyat’taki okul yapısında özellikle malzeme, oranlar, cephe kurgusu, kitle, kompozisyon bazında bir klişeye indirgenmeksizin özel durumda yeniden maceraya açılma söz konusu.
Kerem Piker: Evet, orada bulunmak çok keyifli. Bir kere işi canlı tutuyor bence. Her seferinde oraya gidip yeni bir heyecanla girişiyorsunuz. Bazen sizin aslında yerle ilişki kurmanızı sağlayan şey, herkesin bildiği ve sizin yeniden keşfettiğiniz bir şey olabilir. Bunda da çok önemli bir problem yok. Her seferinde yepyeni bir şey bulmak belki mümkün değil. Zaten orada olan şeyi siz bir kere daha görüyorsunuz ve kendinizce doğru anlıyorsunuz. Ama ilginç tarafı da şu ki, olasılıkları çok artırıyor. Yani her seferinde yeni bir proje yapma olasılığınız var. Bu yapabileceğiniz anlamına gelmeyebilir ama buna kalkışmak bile keyifli. Hele hele Mardin, Midyat gibi kuvvetli bir yere gittiğinizde aslında buna gözlerinizi kapamanız çok zor. Tam tersine gitmemeyi anlamıyorum ben. Gitmeden bir proje yapmak çok zor. Yatırımcı açısından da hiç anlamıyorum. Bazen yarışmalar açılıyor. Bu benim çok dikkat ettiğim ve özellikle ısrarcı olmaya çalıştığım bir konu bu eğer jüride veya şartname hazırlık aşamasında bulunuyorsam.