Göller Bölgesi Ulusal Parkı içindeki en büyük göl olan Windermere Gölü’nün çevresi, sahip olduğu doğal çeşitlilikle pitoresk, fakat yine de insan yapımı manzaraya açılıyor. Orman, dikili alanlar, küçük marinalar ve eski konaklar ile yeni müze binası bu gölü saran başlıca unsurlar.Yeni müze, bölgenin 19. yüzyılın ortalarında tamamlanan tren yoluyla turizme açılmasının ardından göl içinde kullanılan her türlü taşıta (buharlı tekneler, kablolu vapurlar, motor botlar, sürat motorları ve yelkenliler) atıfta bulunuyor.
Eski bir taş ocağının alanı içinde inşa edilen müze, topoğrafyayı ve kıyı şeridini yeniden şekillendiriyor. Beton podyumlar, giriş, kafeterya, koruma galerileri ve eğitim faaliyetlerine yönelik alanlara ev sahipliği yapan beş kare hacme yer açarken rıhtımın uzatılmış hangarları göl suları içine batıyor ve dört yeni iskele bunlara doğru dışarı taşıyor. Büyük camlı açıklıklar ve sürgülü kapıların yanı sıra büyük asimetrik çatı konsolları, binayı dış ve iç, su ve kara, açık hava yelken deneyimi ve onun temsili arasında değişken bir eşiğe dönüştürüyor.
Oksitlenmiş bakır kaplama sayesinde pavyon dizisi ortaya yek, tanınır bir bütün olarak okunuyor. Endüstri döneminin hatırasını metal kaplamalarıyla yaşatan kompakt bir mimari dil sunuyor.
Fotoğraflar: © Carmody Groarke