Bölümün ilk projesi olan ve Dilekci Architects tarafından tasarlanan Swissotel Çeşme. Proje kapsamında, 1997 yılında yapılan otel, hem günümüz mimarisine uygun hale getirilmiş hem de genişletilmiş. 400 olan oda sayısı 260’a indirilmiş, 110 rezidans ve 7 villa inşa edilmiş.
Bina depreme dayanıklı hale getirilmiş ve karbon ayak izi minimuma indirilmiş.
Bölümün ikinci projesi Three Garden House, PARABOLA Architects tarafından tasarlanmış ve Adelaide kırsalında yer alıyor. Kısıtlı bir bütçeyle doğayla iç içe bir konut yaratılmış.
Dikdörtgen formdaki yapının ortasına, merkezi bir bahçe konumlandırılmış. Binanın etrafında yer alan yeşil alanda ise ev sahiplerinin 50 yılı aşkın bahçecilik deneyimlerinden kalan bitkiler
yerleştirilmiş.
Foster + Partners tarafından tasarlanan çok amaçlı yaşam alanı Land of Tomorrow ise bölümdeki üçüncü proje. Kıbrıs’ın liman şehirlerinden Larnaka’da yer alan mega-proje kapsamında, sahil şeridi, sürdürülebilir ve çağa uygun bir hale dönüştürülmüş. Yapılaşmanın dışında sahil şeridine paralel olarak tasarlanan yaya yolu ile sakinlere doğayla iç içe bir sosyalleşme alanı sunulmuş.
Dördüncü proje olan ve Sordo Madaleno tarafından tasarlanan El Molinon Stadı projesi ise İspanya’da yer alıyor. 2030 Dünya Kupası’nın ev sahiplerinden biri olacak stadyum, 33.500 seyirciyi ağırlayacak hale getirilecek. İspanya’nın ayakta kalan en eski futbol stadyumu olan
El Molinon stadı, tarihi dokuya sadık kalınarak kullanışlı, sürdürülebilir ve modern bir stadyuma dönüştürülecek.
Son proje ise Luque şehrinde yer alan ve Equipo de Arquitectura tarafından tasarlanan NoFe House. Doğa ile iç içe kalmayı başarmış bir proje olan NoFe House, geçmiş uygarlıkların mimarlık anlayışını temsil ediyor. Tasarımda en büyük amaçlardan biri ise evi sadece doğal
ışıkla aydınlatma hedefi olmuş. Bu doğrultuda pencereler evin lokasyonuna göre dikkatle konumlandırılmış.