Ev sahibi çift, evin sosyal atmosferi ile ilgili net bir fikre sahipmiş. Onlar için yemek pişirmek, okumak veya evden çalışmak gibi aktiviteler fark etmeksizin herkes görünür ve ailenin bir parçası olmalıymış. Bir taraftan, akşamları gölgelerden ya da dış etkenlerden tedirgin olmadan rahat hissetmeyi istemişler. Bu çelişkiler neticesinde, sosyal ve özel mekanların arasındaki ayrım normalden daha net bir şekilde projeye yansıtılmış. Bu, tüm iç mekanları yapıştırarak zihinsel geçişi oluşturmaya başlayan bir anlatıya dönüşmüş. Kapıya varınca, hacimler içeriye bakmaya müsaade etmediğinden, misafirler özel mekanların nasıl ele alındığını anlamıyor. Ana kapı açılıp gri hole girilince daha sonra neyle karşılaşılacağına dair bir beklenti oluşuyor. Doğal ışığın ilk ışınları yaşam alanına kullanıcıyı davet ediyor. Sonraki basamaklar asma merdivenlerle evin dışında görülen aynı ahşap malzemeyi, dış bahçeyi de kapsayan tüm sosyal atmosferi kullanarak, üst katı bağlayan yüksek bir tavan ortaya çıkarıyor.
İnsanların hem yatay hem de dikey olarak boşluklardaki akışkanlığı, tavan ahşabının döndüğü ve bir üst katın zemin kaplaması haline geldiği bu çekirdek boşluk sayesinde birbirine bağlanıyor. Devamlılık ve dönüşüm artasındaki bu oyun, doğal ışığın düşey düzlemlere, sosyal ve dinlenme mekanları arasındaki açıyı dönüştürerek hem zeminlere hem de tavanlara dağılmasını sağlıyor. Çok erken dönemlerden itibaren, gri ve daha koyu malzemelerin aksine ahşap yüzeyler üzerindeki ışık yansımasının, geçen zamanı işaretlemenin en iyi yolu olduğuna inanılmış. Günün ilk anı olarak başlayan kahvaltı, doğal ışığın mutfak zeminine ve ahşap balkona temas ettiği zaman olarak tasarımda vurgulanıyor. İkinci an, bu genişletilmiş yarı-dış mekanda hem iç hem de dış mekanın birleştirilebildiği yemek alanına işaret eden ışığı yansıtıyor. Burada, hem tavan hem de zemin malzemeleri ılık günler boyunca mekanların sınırlarını değiştiriyor. Daha sonra güneş laboratuvarın ahşap mobilyasına değip sıcak ve rahat bir his verene ve de home-office ile yaşam alanı arasında dönüşüme davet edene kadar daha alçaktan doğmaya başlıyor. Doğal ışığı alan son yer olarak burası, günlük döngünün tamamlandığını gösteriyor. Gün boyunca, ışığın yansımalarını ve evin sakinlerini daha rahat mekanlara davet eden bir araç olduğuna tanık oluyorken akşamları bu sıcak hissiyatı devam ettirmek için yapay aydınlatmaların stratejik noktalara yerleştirildiği görülüyor. Aile fertleri sosyal mekanlardan özel mekanlara yönelmeye başlayınca, ana amaç, gün boyunca sürekli ışık alan birinci kat gibi kesintisiz bir alan ile sakinlerin dinlenmeye gittiği daha sakin bir yer arasında daha yumuşak bir beslenme sağlamakmış. Batı cephedeki odalar daha sıcak, güneşin son saatlerini almış, ahşabın sıcaklık hissiyle yoğunlaşmış. Kullanıcıların dışarıyı görmelerini sağlarken dışarıdan manzarayı süzen ince ahşap kolonlarla korunan bir balkona doğru genişleyen zemin bir sürekliliğe sahip.
Ana yatak odası aşağıdaki kattan 1. kata bazen de tam tersi olacak şekilde ışığı yansıtan düşey kış bahçesine direkt bir bağlantıya sahip. Eğer ay ışığı varsa bu camdan içeri girip diğer odalara uğrayarak aydınlatıyor. Yatak odasının köşesinde ise daha büyük bir pencere var, doğal ışık ışınları tavan ve zeminlere paralel olarak geldiğinde özel bir an yaratarak gri renkteki duvarı adeta beyaza dönüştürüyor. Daha koyu yüzeyler ile daha küçük açıklıklar arasındaki bu oyun, küçük bir alan hissi yaratmadan yukarıdaki mekanların daha güvenli ve sessiz olmasını sağlıyor. Dinlenme zamanlarında bile kullanıcılar diledikleri şekilde dışarıya bağlanabiliyor, ya özel balkonda sıcacık ahşabın keyfini çıkarmak için dışarıya doğru yürüyorlar ya da ay ışığının dikey açıklıktan çarşafları işgal etmesine izin veriyorlar.
--
Yer: Braga, Portekiz
Ofis: AM-arqstudio studio
Proje Yöneticisi: André Malheiro
İşveren: BIMSA
İnşaat Alanı: 350 m2
Fotoğraflar: ivo tavares studio