1977 doğumlu İranlı bir mimar, yazar, tasarımcı ve konuşmacı olan Habibeh Madjdabadi, 2002 yılında Tahran Azad Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra, 2003 yılında Tahran'da kendi tasarım stüdyosunu kurarak kariyerine başladı ve birçok ödül kazandı. Tasarımlarında kültür, coğrafyanın yanı sıra malzeme seçimlerine büyük önem vererek, el emeğinin kusurlarını sanatsal bir ifadeye dönüştürdü. Uluslararası projelerde de yer alan Madjdabadi, birçok makale yazdı ve çeşitli ülkelerde konferanslar verdi. Eserleri Venedik Bienali, Viyana Teknik Üniversitesi (TU Wien) ve Melbourne Üniversitesi'nde sergilendi.
Celal Abdi Güzer: ...Eleştirel düşünme dediğinizde bu sadece bir mimari ürünü anlamanın ve değerlendirmenin bir yolu değil, aynı zamanda tasarım yaparken bağlı kalınan bir süreç. Her tasarım aynı zamanda eleştirel bir süreç. Sadece ne yapacağınıza değil, aynı zamanda ne yapmayacağınıza da karar verir ve sınırları belirlemeye çalışırsınız. Bu anlamda bence bu gelenek, yerellik veya yerellik ile küresel ölçek arasındaki gerilim önemli bir referans haline geliyor. Sizce de öyle mi?
Habibeh Madjdabadi: Tarihe ve geleneklere nasıl baktığımı açıklayayım. Tarihimizin bazı yönleri geçmişte noktalanmışlar. Bazı problemler, mühendislik problemleri, yapı problemlerine kemerlerle, mimarinin formuyla çözüm bulunmuş. Bu yüzden tarih hakkında konuştuğumda tarihi mimarinin formundan bahsetmiyorum. Bazı yönleri zaman içinde günümüze kadar devam etti -coğrafi yönler gibi. Tahran’da çok sert bir güneş ışığı var. Bin yıl önceki mimarlar da aynı sorunla karşı karşıyaydı ve aynı coğrafi meseleleri söylüyorlardı, ben de bugün aynı coğrafi meselelerle karşı karşıyayım. Bu yüzden bazı mimarilerde atalarımdan ilham alabilirim, tarihsel mimarinin bazı boyutları günümüze kadar devam ediyor ama bazıları devam etmiyor.